HASTANIN DURUM DEĞİŞİKLİĞİ
YAŞAM BULGULARI
Yaşam bulgularının izlenmesinin önemi;
Normal dışı durumları belirlemek,
Değişikliklere göre uygun tedaviyi zamanında belirlemek,
Uygun bakım hizmetlerini belirlemektir.
Yaşam bulgularının izlenmesinde bilinmesi gerekenler;
Bulguların normal sınırları,
Hastanın tıbbi öyküsü ve kullandığı ilaçlar,
Bulgularda değişiklik yaratan çevre koşulları,
Ölçüm aletinin doğruluğu,
Doğru ölçüm kriterlerinin bilinmesi gerekir.
Yaşam bulgularının değerlendirilmesini gerektiren durumlar;
Hasta kabulünde ve muayeneye hazırlarken,
Doktor istemine uygun zamanlarda,
Hastanın durumunda ani bozulma olduğunda,
Kalp ve solunum sistemini etkileyen ilaçların uygulamasından önce ve sonra,
Cerrahi işlem öncesi ve sonrası,
Yaşam belirtilerini etkileyebilecek girişimlerden önce ve sonra,
Tanı işlemlerinden önce ve sonra,
Kan ve kan ürünleri transfüzyonundan önce, transfüzyon süresince ve sonrasında,
Hasta kendisinde bir farklılık hissettiğinde yaşam bulgularının izlenmesi gerekir.
Yaşam bulgularının izlenmesinde dikkat edilecek noktalar;
Yaşam bulgularının belirlenen periyotlarda alınmasına,
Ölçülen bulgunun normal sınırlarına,
Hastanın tıbbi öyküsü ve kullandığı ilaçlarına,
Elde edilen verilerin bir önce alınan verilerle karşılaştırılmasına,
Bulgulardaki değişiklikleri oluşturan çevre koşullarına,
Ölçüm aletlerinin doğruluğuna ve doğru ölçüm kriterlerine dikkat edilmelidir.
Yaşam bulgularını etkileyen faktörler;
Yaş
Cinsiyet
Fiziksel aktivite
Günlük döngü
Emosyonel durum (Duygu durumu)
Çevre
İlaçlar
Diğer faktörler
Vücut Sıcaklığı İnsan organizmasının işlevsel olabilmesi için belirli bir düzende ısıya gereksinimi vardır. Organizma yalnızca 35-43°C arasında canlılığını sürdürebilir. Vücut sıcaklığı, iç ısı ve yüzey ısısı olmak üzere iki tip ısıdan oluşur. Vücudun iç ısısı derin dokuların ısısıdır ve çok düzenlidir, normal değeri 37±1°C'dir. Isı üretimi ile ısı kaybını sağlayan tüm ısı kontrol mekanizmaları bu değeri sürdürmeye çalışır. Bu sayede vücudumuzun iç dengesi için gerekli ısı korunur. Vücudun yüzey sıcaklığı, çevre sıcaklığı ile ilişkili olarak daha kolay düşer ya da yükselir.
Vücut sıcaklığının düzenlenmesi; Hipotalamus ısı üretim ve kaybının fiziksel ve kimyasal süreçlerini bir arada düzenleyen başlıca merkezdir. Hipotalamusun ısıyı kontrol eden mekanizmasının tümüne hipotalamik termostat denir. Hipotalamik termostat vücut ısısının çok sıcak ya da soğuk olduğunu reseptörler yolu ile haber aldığında ısıyı düşürücü veya yükseltici işlemleri başlatır. Bu kontrol mekanizmasına termoregülasyon denir. Termoregülasyon vücut iç ısısını 37±1 ºC değerinde sabit tutar.
Vücut sıcaklığı oluşumu;
Vücut sıcaklığı, ısı üretimi ile ısı kaybı arasındaki denge ile elde edilir.
Isı üretimi: Organizmada ısı, metabolizma sonucu üretilir. Bazal
metabolizma hızı, kas çalışması, tiroit hormonları, sempatik sinir
sisteminin uyarılması ısı üretimini etkileyen faktörlerdir.
Isı kaybı: Isı kaybı ise terleme, yüzeysel kan dolaşımının fazla olması,
ince ve hafif giysilerin giyilmesi ve hava hareketi ile oluşur. Isı kaybı dört
temel süreçte gerçekleşir.
o Evaparasyon (Buharlaşma): Vücuttan su(ter) buharlaşırken ısı
kaybedilir. Deriden terleme ve akciğerlerden ise solunumdaki nem
ile ısı kaybı olur. Kişi terlemese bile farkında olmadan deri ve
akciğerlerinden günde ortalama 450-600 ml su buharlaşır.
o Radyasyon (Işınım-ısı ışınları): İki cisim arasında herhangi bir
temas olmaksızın ısının bir cisim yüzeyinden diğer bir cisim
yüzeyine aktarımıdır. Normal oda ısısında çıplak oturan bir kişi
toplam ısı kaybının yaklaşık %60’ını bu yolla kaybeder. Bu
nedenle vücut ısısı yükselen hastanın giysilerinin çıkartılması
vücuttan ısı kaybını artırdığı için ateşin düşürülmesinde bir yöntem
olarak kullanılır. Vücut ısısı çevredeki ısıdan yüksekse ısı ışınları
vücuttan çevreye doğru yayılır. Koyu renkli, kapalı ve kalın
giysilerin giyilmesi, radyasyon yoluyla gerçekleşen ısı kaybını
azaltır.
o Kondüksiyon (İletme): Temas eden iki cismin birbirlerine ısı
aktarmasıdır. Isı aktarımı ısısı yüksek olan bir cisimden düşük olan
cisme doğru olur. Soğuk uygulama ve ılık duş kondüksiyon
yoluyla vücut ısısını düşürmektir.
o Konveksiyon (Hava akımı): Hava akımının etkisiyle vücuttan ısı
kaybedilmesidir. Deriye temas eden hava ısındığı zaman
yükseleceğinden vücudun etrafında sürekli az miktarda
konveksiyon bulunur. Odanın pencerelerini açılması, yürüme,
koşma, soğuk hava ve soğuk suya maruz kalma, konveksiyon
yoluyla ısı kaybına neden olur.
Vücut sıcaklığını etkileyen faktörler;
Yaş:
o Yenidoğanda henüz ısı merkezi tam olarak olgunlaşmadığı için
vücut ısısı iyi düzenlenemez, çevre ısısı ile aynı yönde çok çabuk
düşüp yükselebilir.
o Adölesan dönemine ulaşıncaya kadar vücutta ısı dengesi zor
kurulur.
o Yetişkinlikte organizmada ısı dengesi kurulmuştur.
o Yaşlılık döneminde ise bazal metabolizma hızındaki yavaşlama,
deri altı yağ dokusunda ve ter bezlerinin aktivitesinde azalmaya
bağlı olarak sıcaklık değişikliklerine duyarlı hâle gelir.
Günün saati: Vücut sıcaklığı gün içinde değişebilir. Sabah en düşük,
öğleden sonra en yüksek seviyededir. Günlük ısı değişiklikleri ortalama
0,3-0,5 °C arasında değişir.
Hormonlar: Troit hormonu ve büyüme hormonunun salgısı arttıkça
beden sıcaklığı artar. Kadınlarda menstural siklusta(adet
dönemi),ovulasyon(yumurtlama) dönemine kadar vücut sıcaklığı düşük
seyrederken ovulasyon sonrası yükselir.
Fiziksel aktivite: Kas çalışması sırasında enerji gereksinimi arttığından
kaslarda metabolizma hızlanır, dolayısıyla vücut sıcaklığı artar.
Stres: Korku ve anksiyete(gerginlik) gibi durumlarda vücut sıcaklığı
yükselir.
Çevre: Birey çevre sıcaklığının etkisine karşı vücut sıcaklığını giyim
biçimiyle dengelemeye çalışır. Soğuk ortamda koyu renk, kalın giysiler
giyilerek ısı kaybı azaltılmaya; sıcak ortamda ise ince, açık renk giysilerle
ısı kaybı artırılmaya çalışılır.
Beslenme, uyku hâli, anama ve vazodilatatör(damar genişletici) ve sedatif
(sakinleştirici) maddelerin alınması da vücut sıcaklığını etkiler.
Vücut sıcaklığının ölçüm sıklığı;
Hasta kabulünde ve muayeneye hazırlanırken,
Stabil hastalarda günde iki kez (sabah / akşam),
İnvaziv girişimlerden önce ve sonra,
Vital bulguları etkileyebilecek hemşirelik uygulamalarından önce ve
sonra,
Yoğun bakım hastalarında 4 saatte bir,
Sıcak ya da soğuk uygulamadan 30 dakika sonra,
Post-operatif dönemde;
o İlk bir saatte 15 dakikada bir, daha sonraki saatlerde, hastanın
ameliyat tipi ve durumuna göre belirlenecek sıklıkta.
Çocuk hastaların sağlık durumunda sık ve ani değişimler olabilir; bu
nedenle çocuk hastaların beden ısısı ölçüm sıklığına, çocuğun durumuna
göre karar verilir.
Vücut sıcaklığı değişiklikleri;
Hipotermi: Vücut ısısının 36 °C’ nin altında olmasıdır.
Hipertermi (Febris = Pyrexia): Vücut ısısının 37,2 °C’ nin üzerinde
olmasıdır.
Sürekli ateş (Continued fever): Vücut ısısı sürekli 37 °C’ nin üzerinde
olup sabah akşam sıcaklık farkı 1°C'den azdır (örneğin: tifo).
Bacaklı ateş (Remittent fever): Sabah akşam sıcaklık farkı 1°C'den
fazladır; ancak en düşük düzeyinde bile 37 °C’ nin üzerindedir (örneğin:
pnömoni).
Aralıklı ateş (İntermittent fever): Sabah akşam sıcaklık farkı 1°C'den
fazladır ve arada bir normale iner. Genellikle üşüme ve titreme ile
yükselir ve ardından terleme oluşur (örneğin: kolesistit, piyelonefrit,
tonsillit).
Tekrarlayan ateş (Recurrent fever): Birdenbire çıkar, 3-5 gün
sürdükten sonra yine birdenbire düşer. Bir süre normal seyreder, tekrar
yükselir ve bu şekilde nöbetler halinde sürer (örneğin: sıtma).
Dalgalı ateş (Febris undulans): Ateş yavaş yükselir, birkaç gün yüksek
kaldıktan sonra yavaş yavaş düşer. Bu dalgalanma haftalarca sürebilir
(örneğin: bruselloz).
Bifazik ateş (saddleback): Ateşli birkaç günden sonra yaklaşık bir
günlük ateşsiz bir devre ve sonra yeniden birkaç günlük ateşli bir
devreyle tanımlanmaktadır. (örneğin: influenza, poliomiyelit ve viral
enfeksiyonlarda)
Normalin biraz üstü ateş (Subfebril): Vücut ısısı 37 ile 37.7°C
arasındaki durumlarda kullanılan bir terimdir. Ateş 38°C’nin üzerine
çıkmaz (örneğin: tüberküloz)
Ters ateş (İnvers): Vücut ısısı sabah ölçümlerinde daha yüksek, akşam
ölçümlerinde daha düşüktür.
Vücut Sıcaklığı Ölçüm Bölgeleri
Vücut ısısı hastanın yaşı, hastalığı ve ölçüm kolaylığına göre farklı yollardan
ölçülebilir. Vücut ısısı ölçüm bölgeleri şunlardır:
Aksiller yol (Koltuk altından ölçüm):Termometre koltuk altına yerleştirilerek
en az 5 dakika bekletilmelidir.
Oral yol (Ağız içinden ölçüm) :Termometrenin gümüş kısmı hastanın dilinin
altında kalacak şekilde yerleştirilir ve en az 3 dakika beklenir.
Rektal yol (Makattan ölçüm): Hasta Sim’s pozisyonuna alınır ve
termometrenin gümüş kısmı; Bebeklerde 1 – 1.5 cm Çocuklarda 2 – 2.5 cm
Erişkinde 3 – 3.5 cm anüsten içeriye ilerletilmelidir.
9
Frontal yol (Alından ölçüm): Temassız termometre kullanılıyorsa alına temas
ettirilmeden ölçüm yapılır.
Timpanik yol (Dış kulak yolundan): Timpanik termometre dış kulak yolu
1/3’lük kısma yerleştirilerek ölçülür.
Vücut Sıcaklığı Ölçen Araçlar
Vücut sıcaklığı ölçümünde ölçüm bölgelerine göre farklı termometreler
kullanılmaktadır
Vücut Sıcaklığı Ölçüm Teknikleri ve İşlem Basamakları
Eller yıkanır, eldiven giyilir.
Hastanın kimlik bilgileri doğrulanır.
Kullanılacak cihazların kalibrasyonları(doğru ölçüm testi) ve bakımları kontrol
edilir.
Hastaya / ailesine işlem hakkında bilgi verilir.
Hasta mahremiyetine özen gösterilir.
Ölçüm yapılacak bölgeyi belirlemek için hasta değerlendirilir.
Ölçüm için hastaya uygun pozisyon verilir.
Oral ölçüm için; oturur ya da sırt üstü pozisyonu,
Aksiller ölçüm için; oturur, sırt üstü, yan yatış poziyonu,
Rektal ölçüm için; sims pozisyonu,
Timpanik ölçüm için; oturur ya da yan yatış pozisyonu.
Hasta ölçüm için hazırlanılır.
Oral yolla ölçüm yapılacaksa; termometre hastanın ağzına, dilin alt sağ
ya da sol yanına yerleştirilir. Hastanın kişisel termometresinin olması
gerekir.
Ağızdan ısı ölçülmeden yarım saat önce sıcak veya soğuk sıvı
alınmamalıdır. Dudaklar kapalı olmalı, fakat dişler sıkılmamalıdır.
Aksiller ölçüm yapılacaksa; bölge terliyse tampone edilerek kurulanır
ve termometre koltuk altına deriye tam temas edecek şekilde yerleştirilir.
Rektal ölçüm yapılacaksa; işlem öncesi eldiven giyilir. Yetişkinlerde
3,0-3,5 cm, 5 yaştan büyük çocuklarda 2- 2,5 cm kayganlaştırıcı bir
madde ile termometrenin ucu yağlanır. Baş ve işaret parmağı kullanılarak
anüs açılarak termometrenin uç kısmı yerleştirilir. Ölçüm sonrası kayıt
yapılırken mutlaka rektal yoldan olduğu belirtilmelidir.
Timpanik ölçüm yapılacaksa; cihazın çalışıp çalışmadığı kontrol edilir
ve cihaz çalışıyorsa cihazın ucuna tek kullanımlık prob(başlık) dış kulak
yolunun 1/3’lük kısmına yerleştirilir.
Timpanik ölçümde, yetişkinlerde kulak kepçesi yukarı ve geriye doğru, 3
yaş altı çocuklarda ise aşağı ve geriye doğru çekilerek prob yerleştirilir.
Frontal bölgeden ölçüm yapılacaksa, termometrenin kullanım kılavuzu
bilgileri dikkate alınarak ölçüm yapılır.
Elektronik termometre ise düğmesine basılır.
Kullanılan termometre ve kullanım yoluna uygun süre beklenir.
Sinyal sesi duyuluncaya kadar termometrenin ucu yerinde bırakılır ve
termometrenin göstergesindeki sıcaklık değeri okunur.
Yapılan değerlendirmede hastanın normal sıcaklık değeri ile ölçülen sıcaklık
değeri karşılaştırılır ve kaydedilir.
Beklenen ve beklenmeyen hasta sonuçları belirlenir.
Hastaya / ailesine sonuç hakkında bilgilendirilir.
Malzemeler kaldırılır, tekrar kullanıma hazır hale getirilir.
Eldivenler çıkarılarak eller yıkanır.
Oral yolla vücut sıcaklığı ölçümü yapılmaması gereken durumlar;
Bilinçsiz hastalarda,
0- 5 yaş arası çocuklarda,
Dispnesi olan hastalarda,
Ağızdan solunum yapan hastalarda,
Oksijen tedavisi uygulanan hastalarda,
Ağız ve burun ameliyatı olan ya da ağız enfeksiyonu olan hastalarda,
Sıcak- soğuk içecek / yiyecek, sigara tüketimi ve sakız çiğnendikten
hemen sonra (30 dakika beklenmesi gerekir.) oral yol kullanılmamalıdır.
Ameliyat sonrasında,
Psikiyatri hastalarında.
Aksiller yolla ölçüm yapılmaması gereken durumlar;
Çok zayıf hastalarda,
Koltuk altı enfeksiyonu veya ameliyatı olan hastalarda.
Rektal yolla ölçüm yapılmaması gereken durumlar;
Rektum ameliyatı olan hastalarda,
Diyaresi olan hastalarda,
Rektum ve perianal bölge yara / enfeksiyonu olan hastalarda,
Defekasyondan hemen sonra,
Prematüre bebeklerde, yenidoğanlarda ve beş yaştan küçük çocuklarda
intrakraniyal basıncı artması ve perforasyon riski varsa rektal yol ile
beden ısısı ölçümü yapılmamalıdır.
Doğum ve lohusalık devresinde,
Kardiyak problemi olanlarda.
Timpanik yolla ölçüm yapılmaması gereken durumlar;
Kulak ameliyatı geçirmiş hastalarda,
Kulak enfeksiyonu varlığında,
Kulak kanalı buşonu varlığında.
Frontal yolla ölçüm yapılmaması gereken durumlar;
Ölçüm yapılacak bölgede saç olmamalı,
Bölge terli ise tampone edilerek kurulanmalıdır.
Nabız
Nabız, kalbin sol ventrikülünün sistolü (kasılması) sırasında aorta attığı kanın damar
duvarına yaptığı basıncın deri yüzeyinden hissedilmesidir. Nabız ölçümü; kalbin dakikadaki
atım sayısı, ritmi ve dolgunluğunun doğru ve uygun teknikle ölçülmesidir.
Nabız iki amaçla değerlendirilir:
Kalbin hızı, ritmi ve kasılma gücünün değerlendirilmesi,
Periferik damar hastalıklarının tanımlanması.
1.2.1. Nabız Ve Özellikleri
Nabız hızı, ritmi ve hacmi nabzın özelliklerindendir.
Nabız Hızı (Sayısı): Normal nabız hızı yetişkinde istirahat halinde dakikada
60-100 atımdır. Dakikadaki nabız hızının 60 atımın altına inmesine bradikardi,
100 atımın üzerine çıkmasına ise taşikardi denir.
Yaşlara göre nabız hızı:
0-1 ay 120-160
1-12 ay 80-140
12 ay-2 yaş 80-130
2-6 yaş 75-120
6-12 yaş 75-100
Yetişkin 60-100
Nabız ritmi: Kalp atımları birbiri ardına düzenli aralıklarla olur. Buna regüler
nabız denir. Kalp atımlarının düzeninin dolayısıyla nabız ritminin bozulduğu
duruma ise aritmi denir.
Disaritmi: Atımların düzenli ve eşit aralıklı olmamasıdır.
Nabız defisiti: Radyal ve apikal nabız arasındaki farktır. Bu fark kalbin zayıf
atımlarının perifere yansımaması sonucu oluşur.
Bigemine nabız: Nabzın her normal vuruşunun ardından bir ekstra sistol
alınmasına bigemine nabız denir.
Nabız hacmi (volümü): Nabız hacmi, kalbin kasılma gücünün kaba bir
göstergesidir. Sol ventrikülün her kasılmasında perifere gönderdiği kan
miktarını göstermektedir. Kan volümü arttığında, kanın arter duvarına yapacağı
basınç arttığından nabız daha dolgun hissedilir. Zayıf nabız zor palpe edilir.
Nabzın şiddetinin, dolgunluk hissinin azalmasına veya kaybolmasına filiform
(ipliksi) nabız denir. Nabız sayısı 130 ’un üzerinde ve belli belirsiz hissedilir.
Nabız alınması gereken durumlar;
Muayene öncesinde,
Kliniğe yeni yatışlarda,
Hekim istemine uygun zamanlarda,
Stabil hastalarda günde iki kez (sabah / akşam),
Diğer vital bulgularda değişiklik olduğunda,
Tanı işlemlerinden önce ve sonra,
İnvaziv girişimlerden önce ve sonra,
Post-operatif dönemde; ilk bir saatte 15 dakikada bir, daha sonraki
saatlerde hastanın ameliyat tipi ve durumuna göre belirlenecek sıklıkta.
Nabzı etkileyen ilaçları (antiaritmik vb.) uygulamadan önce, uygulama
sırasında ve sonrasında.
Nabız Alınan Bölgeler
Nabız, alttan kemikle desteklenen yüzeye yakın büyük arterlerden alınır. Temporal
arter, karotit arter, brakial arter, radial arter, femoral arter, popliteal arter, dorsalis pedis arter
periferik nabız ölçümü yapılan arterlerdir. İki yaşından küçük çocuklarda apikal nabız alınır.
Nabız Sayma Tekniği
Nabız sayma işlemi palpasyon ve oskültasyon tekniği ile yapılır.
Palpasyon yöntemiyle nabız alma: Kliniğe yeni yatan hastalarda, kalp
hastalarında ve aritmi durumunda nabız seçilen arter üzerinde 1 dakika
sayılarak yapılır. Regüler bir nabız; 30 saniye süresince sayılır, çıkan sayı
2 ile çarpılarak nabız sayısı bulunur.
Oskültasyon yöntemiyle nabız alma: Kalbin apeksinden steteskop ile
alınan nabızdır.1 dakika sayılır (Apeks: Midklavikular hat ve 5.
interkostal aralık kesişim noktasıdır.).
Palpasyonla periferden nabız ölçümü;
Eller yıkanır.
Hastanın kimlik bilgileri doğrulanır.
Hastaya / ailesine işlem hakkında bilgi verilir.
Nabız ölçümü öncesi hastanın durumu ve nabız hızını etkileyecek
faktörler değerlendirilir.
Hastaya ölçüm bölgesine uygun pozisyon verilir.
o Radial arterden ölçüm yapılacak ise; Hastaya rahat edebileceği
supine ya da fowler pozisyonu verilir. Hasta supine pozisyonunda
ise eli göğüs üzerine ya da abdomen üstüne el bileğini bükmeden
avuç içi vücuda bakacak şekilde yerleştirilir, bilek açılır. Hasta
oturuyorsa dirseği desteklenerek 90° açı oluşturacak şekilde ve
bileği bükülmeden tutulur.
o Brakial, temporal ve karotis arterden nabız alınacak ise hastaya
rahat edebileceği supine ya da fowler pozisyonu verilir.
o Femoral, dorsalis pedis ve posterior tibial arterden ölçüm
yapılacaksa supine pozisyonu verilir.
o Popliteal arterden ölçüm yapılacaksa prone pozisyonu verilir.
İşaret, orta ve yüzük parmağı arter üzerine, başparmak bileğin üstüne
gelecek şekilde parmakların uç kısımları fazla basınç uygulamadan ölçüm
bölgesine yerleştirilir.
Nabız ilk kez ölçülecekse ve düzensiz ise apikal ölçüm ile 1 dakika
sayılır. Nabız düzenli ise 30 saniye sayılır ve iki ile çarpılarak kalp atım
sayısı bulunur.
Her atımın dolgunluğu ve ritmi değerlendirilir.
Değerlendirilme sonucu elde edilen bulgular kaydedilir.
Hasta / ailesi sonuç hakkında bilgilendirilir.
Eller yıkanır.
Solunum
Solunum; nefes almakla (inspirasyon) başlayan, organizmanın nefesle alınan oksijeni
kullanıp karbondioksiti dışarı vermesini (expirasyon) kapsayan bir süreçtir.
1.3.1. Solunum ve Özellikleri
Ventilasyon: Solunum
İnspirasyon: Soluk alma
Ekspirasyon: Soluk verme
Kondüksiyon: Solunum yollarından akciğerlere hava hareketi
Difüzyon: Eritrositler ile alveoller arasındaki oksijen- karbondioksit değişimi
Perfüzyon: Kan gazlarının pulmoner kapillerden kana doğru yayılması
Solunum fonksiyonları beyinde medulla oblangata tarafından kontrol edilir. Solunum
arteriyel kandaki O2, CO2, H+ iyonu yoğunluğuna göre düzenlenir. Bu iyonların azalması
solunum merkezini uyararak ventilasyonda değişikliklere neden olur.
Solunum hızı, derinliği ve ritmi solunumun özelliklerindendir.
Solunum hızı (sayısı): Solunum hızı bir dakikada gerçekleşen inspirasyon ve
ekspirasyon sayısıdır. (1 soluk alma + 1 soluk verme =1 solunum hızı).Normal
solunum hızı yaşa göre değişiklik gösterir:
Yenidoğanda 30-35/dk
0-1 yaş 26-40/dk
1-6 yaş 20-30/dk
6-11 yaş 18-24/dk
11-16 yaş 16-24/dk
Yetişkin 16-20/dk
İleri yaş 12-24/dk
Solunum hızının dakikada 10’un altına düşmesine bradipne, 24’ün üzerine
çıkmasına taşipne denir.
Solunum derinliği: Solunumla değişen hava miktarıdır. Göğüs duvarı
hareketlerinin gözlenmesi ile solunum derinliği değerlendirilir. Normal
derinlikte solunum ile değişen hava miktarı ortalama 500 cc (tidal volüm) dir.
Alınan hava miktarının normalin altında veya üstünde olmasına göre derin ve
yüzeyel solunum olarak adlandırılır. Solunumun derinliğinin artması hiperpne,
azalması hipopne olarak tanımlanır.
Solunum ritmi: İnspirasyon ve ekspirasyondaki düzeni gösterir. Normal
solunumda inspirasyon ve ekspirasyon aralıkları düzenlidir. Solunum ritminin
düzenli olmasına regüler solunum, düzensiz olmasına irregüler solunum
denir.
Solunum tipleri;
Öpne: Normal solunumdur. Gürültüsüz, düzenli ve eforsuzdur, her bir solunum
arasında dinlenme periyodu vardır.
Apne: Solunumun geçici olarak durmasıdır.
Hipoksi : Hücre ve dokuların yeterli oksijen alamamasıdır.
Dispne: Güç solunum, hızlı ve yüzeysel solunum vardır. Burun kanatları solunuma
katılır.
Hipoventilasyon: Solunum hız ve derinliğinin birlikte azalmasıdır.
Hiperventilasyon: Solunum hız ve derinliğinin birlikte artmasıdır.
Kusmual solunum: Aralıklı dispne ve hiperventilasyonla seyreden gürültülü
solunumdur.
Cheyne-stokes solunum: Yavaş ve yüzeyel başlar, yavaş yavaş derinliği artar, sonra
yavaşlar ve tekrar yüzeyelleşir. 10-20 sn’lik bir apne dönemi görülür.
Biot solunum: Takipne ve apne periyodik olarak birbirini izler.
Solunum sesleri;
Solunum sesleri genellikle alt ve üst solunum yolu tıkanıklıkları sonucu oluşur.
Solunum gözlenirken steteskop kullanmadan işitilen bu sesler not alınmalıdır.
Gurgling (Gurlama sesi): Sıvı içinden geçen havanın çıkardığı sestir. Bu ses
genellikle üst havayollarında sıvının bulunduğunu gösterir.
Wheezing (Islık sesi):Daralmış hava yolundan havanın geçerken ıslık şeklinde ses
çıkarması ile belirgin güçlükle nefes alınmasıdır.
Stridor (Ötme sesi):Genelikle inspirasyonda duyulan yüksek perdede seslerdir.
Snoring (Horultu ):Dilin üst hava yolunu kısmen bloke ettiğinde duyulan sert, düşük
perdede sestir.
Solunumun sayıldığı durumlar;
Muayene öncesi hasta hazırlığında,
Kliniğe yeni yatışlarda,
Hekim istemine uygun zamanlarda,
Stabil hastalarda günde iki kez (sabah / akşam),
Diğer vital bulgularda değişiklik olduğunda,
Tanı işlemlerinden önce ve sonra,
İnvaziv girişimlerden önce ve sonra,
Solunumu etkileyen ilaçları uygulamadan önce, uygulama sırasında ve
sonrasında,
Post-operatif dönemde; İlk bir saatte 15 dakikada bir, daha sonraki
saatlerde, hastanın ameliyat tipi ve durumuna göre belirlenecek sıklıkta.
1.3.2. Solunum Sayma Tekniği
Solunum ölçümünde amaç; hastanın solunum sayısının, ritminin ve niteliğinin doğru
ve uygun teknikle belirlenmesi ve değerlendirilmesidir. Solunum göğüs hareketlerinin
izlenmesi ile veya oskültasyonla sayılır. Solunum sayma işlemi, nabız sayma işleminin
hemen arkasından, hastaya hissettirmeden yapılır. Hastanın kolu göğsüne getirilir, radyal
(radial) arterinden tutulur, nabız sayılıyor hissini uyandırılarak solunum sayılır.
Solunum sayma işlem basamakları;
Eller yıkanır, eldiven giyilir.
Hastanın kimlik bilgileri doğrulanır.
Hastaya / ailesine işlem hakkında bilgi verilir.
Hasta mahremiyeti sağlanır.
Hastaya rahat bir pozisyon verilir (sırt üstü ya da fowler).
Solunum sayma, nabız sayma işleminin hemen arkasından hastaya
hissettirmeden bir el radyal nabız üzerinde olacak şekilde yapılmalıdır.
Abdominal bölgenin ya da göğüs kafesi hareketlerinin görülebilir
olmasına dikkat edilir.
Göğüs iniş çıkışları rahatça görüldükten sonra saatin saniye göstergesi
kontrol edilir. Her inspirasyon ve ekspirasyon periyodu bir respirasyon
(solunum) olarak kabul edilir.
Tüm yaş gruplarında solunum bir tam dakika sayılmalıdır.
Solunum ölçümü sırasında solunum derinliği de gözlenir.
Normal solunum değeri ile ölçülen solunum değeri karşılaştırılır.
Solunum sayısı, derinliği, tipi ve düzenli olup olmadığı kaydedilir.
Hasta / ailesi sonuç hakkında bilgilendirilir.
Malzemeler kaldırılır.
Eller yıkanır.
Solunum sayma işleminde dikkat edilecek noktalar;
Hastanın solunum hızı sayılırken aynı anda derinliği ve düzeni de
değerlendirilmelidir.
Solunum sayılmadan önce hasta en az 15 dakika dinlendirilmelidir.
Solunum istirahat halinde ve 1 tam dakika sayılmalıdır.
4 yaşına kadar olan çocuklarda abdominal solunum görüldüğünden göğüs
hareketleri takip edilmelidir.
Endişeli, korkulu ve yorgun kişilerde solunum sayısı artacağından
hastanın sakinleşmesi ve dinlenmesi beklenmelidir.
Hasta solunumunun sayıldığını fark etmemelidir, aksi halde solunumunun
hızını ve derinliğini değiştirebilir.
Hastada solunumu etkileyebilecek durumların olup olmadığına dikkat
edilmelidir.
Kan Basıncı
Arteryel kan basıncı ölçümü (arteryel tansiyon), kalpten pompalanan kanın atardamar
duvarına yaptığı basıncın aletle ölçülmesidir. Hastanın arteryel kan basıncının ölçülmesinde
amaç, doğru ve uygun teknikle ölçülmesi ve değerlendirilmesidir.
1.4.1. Kan Basıncı ve Özellikleri
Arteryel kan basıncı, kalpten pompalanan kanın arter duvarına yaptığı basınçtır.
Kalbin sol ventrikülü sistolde iken kan basınçla arter içine pompalanır. Bu sırada arter
içindeki basınç en yüksek düzeye ulaşır. Sol ventrikülün sistolü sırasında arterler içinde
oluşan yüksek basınca sistolik kan basıncı denir.
Sağlıklı bir yetişkinde normal değeri 120 mm/Hg’ dır. Ventrikül gevşediğinde arter
içindeki basınç hızla düşer. Ancak kan sürekli akım halinde olduğu için ventrikül diyastolü
sırasında da arter içinde az miktarda ve sürekli basınç vardır. Bu arter duvarındaki sürekli
olan basınca diyastolik kan basıncı denir. Sağlıklı bir yetişkinde diastolik kan basıncı 80
mm/Hg’dir. Sistolik ve diastolik kan basıncı arasındaki farkın normal değeri 40 mm/Hg’dir.
Arteryel kan basıncı; kardiyak output, vasküler direnç, kan volümü, kanın viskozitesi
ve damar duvarının elastikiyeti gibi faktörlerin ilişkisini yansıtan önemli bir yaşam
bulgusudur.
Kan basıncını etkileyen faktörler;
Kalbin pompalama gücü,
Periferik direnç,
Kanın viskozitesi(akışkanlığı),
Arter duvarının esnekliği (elastikiyeti).
Sağlıklı bir yetişkinde normal kan basıncı değerleri;
Sistolik basınç:110-120 mm/Hg
Diastolik basınç: 60-80 mm/Hg
Kan basıncı değişiklikleri;
Hipertansiyon: Değişik zamanlarda ve en az üç kez yapılan ölçümlerde
sistolik kan basıncının 140 mm/Hg, diastolik kan basıncının 90 mm/Hg
üzerinde olmasına hipertansiyon denir.
Hipotansiyon: Sistolik kan basıncının 90 mm/Hg, diastolik kan
basıncının 50 mm/Hg’nin altında olduğu tansiyondur.
Ortostatik (postural) hipotansiyon: Bireyin aniden ayağa kalkması
veya aniden yatar pozisyondan oturur pozisyona gelmesi sonucu ortaya
çıkan hipotansiyon durumudur. Ani pozisyon değişikliğinde periferik
damarların vazokonstrüksiyona geçmesi gecikir, böylece beyne giden kan
miktarı azalır ve kan basıncı düşer.
Kan basıncını belirleyen etkenler;
Yaş; kan basıncı yaşla birlikte artar.
Cinsiyet; çoğunlukla erkeklerin kan basıncı kadınlardan yüksektir.
Menapoz sonrasında ise kadının kan basıncı erkeğe göre yüksektir.
Gün içindeki değişiklikler; sabah kan basıncı en düşük seviyede iken
öğleden sonra ve akşam üzeri 5-10 mm/Hg yükselir; gece yine düşer bu
değişimler bireye göre farklılık gösterebilir.
Korku, endişe, kızgınlık, ağrı; sempatik sinir sistemini uyardığı için kan
basıncını yükseltir.
İlaçlar; antihipertansifler(tansiyon düşürücü) ve diüretikler(idrar
söktürücü), kan basıncını düşürürler.
Kişinin duruşu; ayakta dururken ve otururken kan basıncı yüksek,
yatarken daha düşüktür.
Hareket ve spor; yorucu hareketler kan basıncını yükseltir.
Kalıtım,
Şişmanlık,
Sigara,
Yüksek dozda alkol,
Mesanenin dolu ve gergin olması,
Bağırsak distansiyonu,
Venöz dönüşü engelleyecek kadar sıkı giysiler,
İklim ve çevre ısısı da tansiyonu etkiler.
Kan basıncının ölçüldüğü durumlar;
Muayene öncesi,
Kliniğe yeni yatışlarda,
Hekim istemine uygun zamanlarda,
Stabil hastalarda günde iki kez (sabah / akşam),
Diğer vital bulgularda değişiklik olduğunda,
Tanı işlemlerinden önce ve sonra,
İnvaziv girişimlerden önce ve sonra,
Kan basıncını etkileyen ilaçları (dopamin, dobutamin, beta bloker vb.)
uygulamadan önce, uygulama sırasında ve sonrasında,
Post-operatif dönemde; İlk bir saatte 15 dakikada bir, daha sonraki
saatlerde, hastanın ameliyat tipi ve durumuna göre belirlenecek sıklıkta.
Kan basıncı ölçümü yapılan bölgeler;
Arteryel basıncı ölçüm bölgeleri; Brakial arter, Popliteal arter, Dorsalis pedis
arteridir.
Kan Basıncı Ölçüm Aletleri
Kan basıncı ölçümünde kullanılan tansiyon aletleri; aneroid (yaylı-havalı)
manometreli tansiyon aleti, civa manometreli tansiyon aleti, elektronik (dijital) manometreli
tansiyon aletleridir. Evde ölçümlerde en sık kullanılan dijital tansiyon aletleridir. Küçük
ekranda hem kan basıncı değerleri hem de nabız sayısı yer alır;ayrıca işitme engelli kişiler
açısından da diğer aletlere göre daha kullanışlıdır. Ancak vücut hareketlerinden
etkilendiklerinden ve kalbin atım düzenindeki bozukluklar da ölçüm hatasına neden
olabilmektedirler. Cıvalı cihazlar klinikte kan basıncı ölçümünde en güvenilir cihazlardır.
Aneroid cihazlar da hava basıncıyla sıkışıp gevşeyebilen metal bir körük manometre olarak
görev yapar. Özellikle metal körük, çevre sıcaklığından etkilenebileceği için basınca
vereceği yanıtın özellikleri değişebilir. Bu nedenle cıvalı cihazların düzenli kalibre edilmesi
gerekir. Manometrenin ibresinin balon sönükken sıfırı göstermekte olması cihazın
ölçümünün sağlıklı olduğunun garantisi değildir.
Kan basıncı ölçümü işlem basamakları;
Kullanılacak cihazların kalibrasyonları ve bakımları kontrol edilir.
Eller yıkanır, eldiven giyilir.
Hastaya / ailesine işlem hakkında bilgi verilir, işlem sırasında
konuşmaması ve bacak bacak üstüne atmaması söylenir.
Hastaya rahat edebileceği ve ölçüm yapılacak bölgeye uygun pozisyon
verilir.
Brakial arterden ölçüm yapılacaksa;
o Hastanın kolu kalp seviyesinde, düz olarak ve avuç içi yukarı
bakacak şekilde bir nesne ile desteklenerek yerleştirilir.
o Ölçüm yapılacak kol, giysilerin sıkmadığından emin olunarak
tamamen açık olacak şekilde hazırlanır.
o Dirsek ön çukurundaki brakial arter parmak uçlarıyla hissedilir.
o Manşon brakial arterin palpe edildiği bölgeden 2,5 cm ya da 3 cm
yukarıda olacak şekilde kola sarılır.
Popliteal arterden ölçüm yapılacaksa;
o Hastanın bacağını sıkan giysiler çıkarılır.
o Hastanın bacağı, kalp seviyesinde olacak şekilde düz pozisyona
getirilir.
o Dizin arkasında yer alan popliteal arter parmak uçları ile palpe
edilir.
o Manşet, popliteal arterin hissedildiği bölgeden 2,5 cm - 3 cm
yukarıda olacak şekilde bacağın üst bölümüne sarılır.
Dorsalis pedis arterinden ölçüm yapılacaksa;
o Hastanın ayak ve bacağını sıkan giysiler çıkarılır.
o Hastanın bacağı, kalp seviyesinde olacak şekilde düz pozisyona
getirilir.
o Ayağın üst bölümünde yer alan dorsalis pedis arteri parmak uçları
ile palpe edilir.
o Manşet, dorsalis pedis arterinin hissedildiği bölgeden 2,5 cm ya da
3 cm yukarıda olacak şekilde ayak bileğinin üzerine sarılır.
Steteskobun kulaklığı kulağa, alıcısı ise ölçüm yapılacak arter üzerine
yerleştirilir. Steteskop diyaframının giysilere ve manşona değmemesine
dikkat edilir.
Puvar avuç içine alınır, baş ve işaret parmağı kullanılarak ayar düğmesi
ölçüm yapan kişiye doğru çevrilerek kapatılır.
Bir elle steteskop ölçüm yapılacak arter üzerinde tutulurken diğer elle
avuç içindeki puvar düzenli ve hızlı bir biçimde şişirilmeye başlanır.
o Brakial arterin pulsasyonu hissedilmediği değerden 30 mm/Hg
üzerine kadar manşon şişirilir. Bireyin normal tansiyonunun 20-30
mm/Hg üzerine çıkıncaya kadar şişirilir. Normalde 160 ise 190-
200’e kadar; 120 ise 150-160’a kadar; bilinmiyorsa 160 kadar
şişirilir.
Ayar düğmesi ölçüm yapan kişiden uzak tarafa çevrilerek açılır ve
manşetin havası, boşalma hızı saniyede 2-3 mm/Hg olacak şekilde yavaş
ve düzenli olarak boşaltılır (Bu arada manometre dikkatle gözlenir.).
o Manşet uzun süre şişirilmiş bırakılırsa venöz dönüş azalacağı için
kalbin atım sesi güç duyulur.
Manşetin havası boşalırken atım sesinin ilk duyulduğu andaki manometre
değeri sistolik kan basıncı, kaybolduğu andaki manometre değeri
diyastolik kan basıncıdır. Son duyulan sesten sonra kişinin kolunda
oluşan basıncı ortadan kaldırmak için hava hızla boşaltılır.
Manşet hastanın kolundan çıkarılır.
Eller yıkanır.
Steteskop kulaklıkları temizlenir.
Hastanın kan basıncı değeri önceki değeri ile karşılaştırılır.
Ölçülen kan basıncı değerleri kaydedilir.
Kan basıncı ölçümünde dikkat edilecek noktalar;
İlk muayenede her iki koldan ölçüm yapılmalı, hangisinde yüksek
ölçülüyorsa takipte o koldan yapılan ölçümler kullanılmalıdır.
Ölçümden önce en az 15 dakika hasta dinlendirilmelidir.
Hastanın yarım saat öncesine kadar yiyip içmemiş ve yorucu faaliyet
yapmamış olması gerekir.
Ölçüm yapılan ekstremite kalp hizasında tutulmalı ve alttan
desteklenmeli; Kolun kalp düzeyinin altında olması sistolik ve diyastolik
kan basıncının yüksek, üzerinde tutulması ise düşük ölçülmesine neden
olur.
Kullanılan aletin kalibrasyonu yapılmalıdır.
Kullanılan tansiyon aletinin manşeti, yaşa uygun seçilmelidir
Manşet giysinin üzerine sarılmamalıdır.
Manşet kola sarılmadan önce içinde bulunabilecek hava iyice
boşaltılmalıdır.
Manşetin genişliği, kolun çevresinin bir buçuk katından fazla
olmamalıdır.
Manşet fazla sıkı sarılmamalı, iki parmaktan fazlası içeri girmeyecek
sıkılıkta ise doğru sarılmış demektir.
Manşetin içindeki lastik kesesinin (manşon) boyu fazla olmamalıdır.
Manşet küçük olursa tansiyon yüksek alınır.
Manşet şişirilirken brakial arter palpe edilmeli, nabız kaybolduğu
değerden 30mm/Hg yukarısına kadar işleme devam edilmelidir.
Manometre ölçüm yapan kişiden 1m’den daha uzak olmamalıdır.
Manometrenin skala’sı rahat görülmelidir.
Steteskop manşetin altına yerleştirilmemeli, kıyafetlere, aletin borularına
değmemeli, üzerine fazla basınç uygulanmamalıdır.
İki kol arasında 10 mm/Hg’ dan daha fazla bir fark varsa alt
ekstremiteden de ölçüm yapılması gerekir.
Kan basıncının ayaktan popliteal arterden alınmasında, hastaya yüz üstü
(prone) pozisyonu verilir.
Hastada temas yolu ile bulaşan bir hastalık varsa kullanılan alet kişiye
özel olmalıdır.
Hastanın ölçümden önceki 30 dakika içinde sigara veya kafeinli içecekler
tüketmemesi gerekir.
Kıyafet üzerinden ölçüm yapılmamalı ve ölçüm yapılan ekstremitedeki
kıyafet sıkı olmamalıdır.
Sesler tam olarak duyulamamış ya da ölçülen değer çok yüksek / düşük
ise yeniden ölçüm yapılmalıdır. Ancak iki ölçüm arasında manşon
tamamen çıkarılmalı ve 1- 2 dk beklenmelidir. Böylece kan dolaşımı
normale döner ve gerçek değer doğru olarak ölçülebilir.
Kan basıncı ölçülecek ekstremitede aşağıdaki durumlardan herhangi biri
varsa ölçüm yapılmamalıdır:
o Tromboembolitik tedavi(Damardaki tıkanıklığın giderilmesi),
o Mastektomi(Meme dokusunun ameliyatla çıkarılması),
o Arteriovenöz fistül(Atardamarlarla toplardamarların doğrudan
doğruya birbirleriyle ağızlaşması),
o Amputasyon(Organın kesilmesi),
o Kontraktür(Kas kasılmasına bağlı eklemin normal postürde
olmaması),
o Ödem(Sıvı birikmesi),
o Açık yara,
o Fraktür(Kırık),
o Paralizi(Felç),
o Derin ven trombozu(Damarda pıhtı olması),
o IV infüzyon tedavisi vb.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder